Trakya Üniversitesi Göç ve Mübadele Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Trakya Üniversitesi, hem tarihin kendine yüklediği misyon hem de sahip olduğu jeo-politik ve jeo-stratejik konumu nedeniyle, ülkemiz adına Balkan coğrafyasının tamamında etkin bir görev icra etmektedir. Üniversitemizin bu etkinliği, hemen yanı başımızda sınırlarımızdan başlamakta ve bir yanıyla Macaristan’a bir yanıyla Ukrayna’ya Kırım’a kadar uzanan bir bölgede varlığını devam ettirmektedir. Üniversitemizin etkinlik alanı, Karadeniz’den Adriyatik Denizi’ne kadar uzanmaktadır. Bu etkinlik öğrenci alımından değişim programlarına, Balkan Üniversiteler Birliği’nden ortak sempozyum, panel ve çalıştaylara kadar hemen hemen her alanda kendini göstermektedir. Balkan Araştırma Enstitüsü, Roman Araştırma Enstitüsü, Traklarla ilişkin Araştırma Merkezi bu etkinliğimizin kurumsal boyutlarından bazılarıdır.
Bütün bunlardan mülhem, sabık Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun hedef göstermesi ile, Üniversitemiz bünyesinde özelde Balkanları genelde Avrupa ve bütün Dünyayı içine alacak bir Göç ve Mübadele Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır. Merkezimiz, hem bir araştırma hem de akademik eğitim veren bir kurum olarak, mevcut Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mustafa HATİPLER'in himayelerinde çalışmalarına devam ederek Üniversitemizin Balkanlarla ilgili etkinliğini daha da arttırmayı hedeflemektedir.
Göç ve Mübadele Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Edirne’nin yani hem tarihin hem de coğrafyanın Üniversitemize yüklediği sorumluluğu ifa etmek üzere kurulmuştur. Çünkü Edirne tam anlamıyla bir göç ve mübadele şehridir. Şöyle ki; Osmanlı Devleti’nin yaşadığı siyasi ve ekonomik krizler, devletin daha da hızlı bir şekilde parçalanmasına yol açmış bu da beraberinde özellikle balkanlarda yaşayan soydaş ve akraba topluluklarımızın kitleler halinde göç etmesi ile sonuçlanmıştır. Meşhur 93 Harbi, Balkan coğrafyasından göçü hızlandırmış, ardından yaşanan Balkan Harbi ve I. Dünya Savaşı ile göçler devam etmiştir. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, homojen bir devlet olma yolunda Osmanlı Devleti’nden ayrılan topraklarda yaşayan milli unsurları hızla bünyesine katma politikası izlemiştir. Bu politikanın en büyük aracı yine “göç” olmuştur. Bu göçleri şu şekilde özetlemek mümkündür:
A)-1923 yılında Lozan Barış Antlaşması kapsamında yapılan “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin Sözleşme ve Protokol Anlaşması” gereğince İstanbul dışında yaşayan Türkiye Ortodoksları ile Batı Trakya dışında kalan Yunanistan Müslümanları zorunlu olarak göçe tâbi tutulmuştur. Bu göç neticesinde Türkiye’de yaşayan yaklaşık 1.200.000 Rum Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan yine yaklaşık 500.000 Müslüman-Türk Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Mübadele kapsamında 90.000 Rum’un ayrıldığı Edirne’ye, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verdiği rakamlara göre 40.041 kişi, araştırmacılara göre ise 49.336 kişi yerleştirilmiştir. O dönemde 1927 yılı Edirne’sinin toplam nüfusunun 150.840 kişi olduğu göz önüne alınacak olursa, mübadelenin boyutu daha iyi anlaşılır. Bir anlamda, o dönemde Edirne’de yaşayan her üç kişiden birinin mübadele göçmeni olduğu ortaya çıkmaktadır.
[1] Lozan Nüfus Mübadelesi kapsamında en çok göçmenin yerleştirildiği il de yine “Edirne” olmuştur. 1924’te başlayan Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi kapsamında yaşanan göç, 1927 yılına kadar devam etmiş, mübadillerle ilgili mal dağıtım ve yerleştirme işlemleri ise 1930 yılına gelindiğinde neredeyse tamamlanmıştır.
B-)1930’lı yılların başında Bulgaristan ve Romanya’dan ciddi bir göçmen akımı yaşanmıştır. Bu göçmenlerin büyük çoğunluğunun yerleştirildiği iller yine başta Edirne olmak üzere Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale olmuştur. İskânlı göçmenlerin büyük çoğunluğunun Edirne’ye yerleştirilmesi, “serbest göçmen” statüsünde olan göçmenlerin önemli bir kısmının, akrabalarının yerleşik bulunduğu Edirne’yi iskân mahali olarak tercih etmelerine neden olmuştur. Söz konusu bu tercih ise Edirne’de yaşayan göçmenlerin sayısının artmasına neden olmuştur.
C-)1950 yılına gelindiğinde ise yaklaşık iki yıl sürecek yeni bir göç dalgası daha yaşanmıştır. 10 Ağustos 1950 tarihinde Bulgar Hükümeti, Türkiye’ye sert bir nota vererek, 250.000 Bulgaristan Türkünün 3 ay içinde Türkiye’ye alınmasını istemiştir. Üç ay gibi kısa bir sürede 250.000 kişinin Türkiye’ye yerleştirilmesi mümkün olmadığından, müzakereler sonucunda Türk göçmenlerin taşınabilen mallarını yanlarında götürmelerine Bulgar Hükümeti’nin izin vermesi ve bu durumun bir anlaşma ile garanti altına alınması istenmiş bu olmayınca Türk Hükümeti, 7 Ekim 1950 tarihinde Türk-Bulgar sınırını kapatmıştır
[2]. Türkiye’nin sınırı kapatması sonrasında anlaşma sağlanmış ve Türkiye 2 Aralık 1950 tarihinde sınır kapısını açarak yeni bir göç başlamıştır. Şimşir’in verdiği rakamlara göre, 1950’de sınırın kapanmasına kadar yaklaşık 30.000 Bulgaristan Türkü, Türkiye’ye göç etmiştir. Sınırın açılmasından 31 Aralık’a kadar ise 22.000 kişi daha gelmiştir. 1951 yılında bu rakam yaklaşık 100.000’e yükselmiştir. Nisan 1951’de Türk Hükümeti, göçmenlerle ilgili bir karar almış ve 1 Ocak 1950’den itibaren Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden herkesi “iskânlı göçmen” kategorisine dâhil etmiştir.
[3]
Türkiye’nin Bulgaristan’la sınırını oluşturan şehir olması hasebiyle 1950-51 göçü sırasında kilit rol oynayan Edirne, hem göçmenlerin ilk misafir edildikleri şehir olması hem de yine önemli sayıda göçmenin iskân edildiği yer olması açısından bu dönemde de son derece önemli olmuştur. 1960 yılına gelindiğinde, bu tarihe kadar Türkiye’ye göç eden göçmenlerin önemli bir kısmının Edirne’ye yerleştirilmiş olduğu görülmektedir. 1927-1960 arası dönemde Edirne nüfusu % 78,8 artarak 270 bine çıkmış, bu artışın 84.946 kişiye denk olan %71,3’lük bir kısmını göçmenler sağlamıştır.
[4] Ancak bu tarihten sonra da göç durmamış, sınır kenti Edirne yeni göçmenler için kapılarını açmıştır.
D-) 22 Mart 1968’de Ankara’da Türkiye ile Bulgaristan (Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ile Bulgaristan Dışişleri Bakanı İvan Başev) arasında, “Yakın Akrabaları 1952 Yılına Kadar Türkiye’ye Göç Etmiş Olan Türk Asıllı Bulgar Vatandaşlarının Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne Göç Etmeleri Hakkında Anlaşma” imzalanmıştır. 1969-1978 yılları arasında Türkiye’ye yaklaşık 130 bin Bulgaristan Türkü daha göç etmiştir
[5].
E-) Edirne’nin son yüzyılda yaşadığı göçler bu kadarla kalmamış ve maalesef Edirne, 2000’li yılların eşiğinde yeni bir “kitlesel göç”e daha şahit olmuştur.
29 Mayıs 1989 tarihinde, dönemin Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkov’un televizyonda, Türkiye’nin Bulgaristan’dan göç etmek isteyen Türklere kapılarını açmasını istemesi üzerine Başbakan Turgut Özal’ın Jivkov’a hitaben: “Bulgaristan’dan göç edecek herkese kapılarımız açıktır” açıklamasını yapması ile yeni bir “kitlesel göç” hareketi başlamıştır.
[6] Başbakan Turgut Özal’ın yaptığı bu açıklamanın ardından daha 24 saat geçmeden pasaportlarında “Türkiye içindir” şerhi yer alan 400’e yakın göçmen Edirne-Kapıkule ve Kırklareli-Dereköy sınır kapılarına sevk edilmiştir.
[7] Bulgaristan’ın sınır dışı ettiği Türklerin sayısı her geçen gün hızla artmış ve daha 1989 yılı sona ermeden bu ülkeden göç eden Türklerin sayısı 300 bini bulmuştur. Gelen soydaşlarımız Edirne’de geçici olarak çadırkentlerde, yatakhanelerde, devlet misafirhanelerinde ve spor salonlarında konuk edilmiş, bunlardan 3.645’i Edirne’deki yakınlarının yanında ikamet etmiş, buna ilaveten 3.284 kişi de Edirne’ye yerleştirilmiştir.
[8]
Sonuç olarak, ülkemizde yakın tarihi göç ve mübadele ile bu kadar iç içe olan şehir yok gibidir. Bu nedenle, Trakya Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan Göç ve Mübadele Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, salgın nedeniyle ara verdiği çalışmalarına büyük bir tempoyla devam edecektir. Çünkü göç ve mübadeleyi anlamadan Edirne’yi, Edirne’yi anlamadan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve Balkanları anlamak mümkün değildir.
Göç ve Mübadele Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Doç. Dr. Hacer ATEŞ
DİPNOTLAR
[1]Cem Behar, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin Nüfusu 1500-1927, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 1996, s. 63.
[2] Bilal N. Şimşir, BulgaristanTürkleri, BilgiYayınevi, Ankara 1986 s. 212-225; Türk-BulgarHududuAçıldı”, MilliyetGazetesi, 03.12.1950, s.1
[3] İbrahim Kamil, Bulgaristan’dakiTürklerin Statüsü, s. 53.
[4]Cevat Geray, Türkiye’den veTürkiye’ye Göçler (1923-1961), Türk İktisadî Gelişmesi Araştırma Projesi, Ank. 1962, s. 30-32.
[5]TBMM Tutanak Dergisi (07 Haziran 1989), Dönem 18, Toplantı 2, C. 28, s.280;
İbrahim Kamil, a.g.e., s. 61.
[6]İlker Alp, Belge ve Fotoğraflarla Bulgar Mezâlimi(1878-1989), Trakya Üniversitesi Yayınları, Ankara 1990, s.232.
[7]“Yine Zorunlu Göç”, Cumhuriyet, 3 Haziran 1989, s. 1-15., “Göçmenlerin Hepsini Alırız”, Milliyet, 14 Haziran 1989, s.13.,
[8]Ayrıntılı bilgi için bkz.,Ayşegül İnginar Kemaloğlu, Bulgaristan’dan Türk Göçü (1985-1989), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2012.
Bu içerik 10.08.2022 tarihinde yayınlandı ve toplam 430 kez okundu.